Uzun yıllardır arkadaş grubumuzda devam eden bir geyiğimiz var. Günün birinde Dalyan civarında komün yaşama geçip ülkeyle ve gereksiz insanlarla iletişimi koparacağız. Aslında yurt dışında bolca örneği bulunan komün yaşam fantezisini gerçekleştirebilir miyiz bilmiyorum ama bu bölgeye her gidişimde hayranlığım da yerleşme isteğim de artıyor.
Aslında bu çevreye cennet dememin birden fazla sebebi var. Öncelikle bölgede hem sahiller hem de doğa çok güzel. Yani yeşile de maviye de doyuyorsunuz. Buz gibi nehir sularına dalmak da, denize dalıp güneşlenmek de mümkün. İnsanları sıcak kanlı ve yardımseverler. Gelelim asıl meseleye. Kahvaltı sevenler için en alası, deniz ürünlerinden vazgeçemeyenler için en tazesi, kırmızı etin en lezzetlisi de bu bölgede desem yeridir. (Burası biraz turizm kitapçığına döndü ama samimiyim.)
Dalyan
Dalyan defalarca gitsem de her gördüğümde etkilendiğim az sayıda yerden biri. En son Dalyan’daki yılbaşı maceramızı paylaşmıştım. Bu sefer Dalyan’da kral mezarlarına karşı yemeğimizi yiyip kısa bir turla günü kapattık. Dalyan’a giderseniz nehir kenarında mum ışığında güzel bir yemek yemeyi ve mavi yengecin tadına bakmayı ihmal etmeyin yeter. Ama benim özel önerim gün batımında nehir kenarında güzel bir yürüyüş yapmanız. Daha önceki gidişlerimizde teknelere binip İztuzu’na da gittik, çamur banyosunda iğrenç şakalar yapmaktan da geri durmadık. Ama bu sefer hafif çiseleyen yağmurda güneşi batırmak yetti de arttı bile.
Sarsala Koyu
Bu çevreye birden fazla defa gelmiştik ama deniz rotamız hep İztuzu olmuştu. Bu sefer Ortaca’ya yerleşen ailemizden gelen tavsiyelerle Sarsala Koyu’nu keşfettik. Çok keyifli bir dağ yolunda giderken aniden kaza yapmanıza sebebiyet verecek kadar güzel manzarasıyla karşımıza çıkan Sarsala Koyu’na neden şimdiye kadar gelmedik diye düşünüyoruz. Sarsala’da çok fazla tekne var ve su biz oradayken biraz bulanıktı. Uygun fiyatlı bir plaj işletmesi ve çay bahçesi dışında piknik yapmaya ve trekkinge çok uygun. Zaten bence koyun arkasından orman uzanıyorsa orası kötü bir yer olamaz;)
Sarıgerme Plajı
Sarıgerme Plajı’nı görünce acaba biz hangi kafayla buraya daha önce gelmedik diye düşünmeden edemiyoruz. Ama sonra çevreme dikkatlice bakınca anlıyorum, plajı yabancılar ele geçirmiş. Neyse upuzun geniş kumsalda yürüyüş yaptıktan sonra tertemiz sulara dalış yaparak yazın son günlerinin hakkını veriyoruz.
Akkaya Vadisi
Cennete gelince her gittiğin yer bir öncekinden daha güzel geliyor. Aslında anlatmasam, sadece Akkaya Garden’daki çardakların fotoğrafını paylaşsam bile büyülenirsiniz (instagram’da paylaştım tabii) ama dayanamayıp anlatacağım.
Çorak bir yoldan ulaşılan vaha gibi bir yer Akkaya Vadisi. Vadide bulunan gölde su sporlarından at binmeye kadar farklı aktiviteler yapabiliyorsunuz. Ama biz kendimizi Bali’de hissettiren Akkaya Garden’da huzur dolu bir saat geçirmeyi tercih ettik. Ağaçlara kurulan yuvarlak çardaklardan kalkmak büyük mesele. Tropik bir adada olmadığınızı anlamak için et kavurma falan sipariş ederek kendinize gelebilirsiniz.
Akyaka
Son dönemlerin popüler adreslerinden olan Akyaka’da bayram kalabalığından biraz başımız döndü ama yine de burayı sevdik. Akyaka’ya girerken bizi Cittaslow tabelaları karşıladı ama Azmak Nehri’nde gezen teknelerde 9-8’lik havalar hakimdi. Bu kafa karışıklığından beni kurtarabilecek biri varsa beni aydınlatsın, bu nasıl bir cittaslow?
Neyse detaylara çok takılmadan buraya asıl geliş sebebimize geçiyorum. Akyaka’da eski bir tanıdığın elinden şahane bir burger yiyoruz. İrfan’ın mutfakta yarattığı harikalar için Feronia Food’n Wine’ın güzel ortamını keşfedin derim ben.
Kite surfleri seyredip, Azmak kıyısında keyif yaptıktan sonra Akyaka’dan ayrılıyoruz.
Özlem’in Masalı
Ortaca’dan Sarıgerme’ye giderken solda, dönerken sağda;) kalan Özlem’in Masalı ismine yakışır huzurlu ortamıyla bizi kendine bağladı. Görür görmez “burada güzel düğün yapılır, ne düğünü festival bile yapılır” dememize sebep olan şahane bahçesinde zaten etkinlikler yapılıyormuş.
Su kenarında kahvaltı yaparken suda yüzen ördekleri veya kendini ördek zannederek saatlerce sudan çıkmayan mekanın Golden cinsindeki köpeği Ares’i de seyredebiliyorsunuz. Yani bence baya iyi:/
Ekin Kır Evi
Yine su kenarı güzel bir bahçe. En önemli avantajları İztuzu yolu üzerinde olması ve katmerli-gözlemeli şahane bir kahvaltı vermesi. Ben sabahları kahvaltıdan önce açlıktan fotoğraf çekemediğimden ve bu çevredeki kahvaltılar genellikle masaya ve kadraja sığmadığından sözüme güvenmelisiniz;)
Dipnot: Geziyi yaz sonunda yani Eylül’de yapmış olsam da Şubat’ta eklemiş olabilirim;) Instagram’dan gelen yoğun önerilere, yakın çevremin baskısına, hatta yol satıcılarının “gitmediniz mi?” sorularına rağmen Yuvarlakçay’a yine gidemedim, pişmanım:( Bir dahakine söz.
