Küba hep kafamda soru işaretleri yaratan ülkelerdendi. Bu yüzden Meksika’ya kadar gitmişken Cancun’dan uçakla bir saatte geçilen Küba’yı seyahatimize dahil ettik. İlk sürpriz pasaport kontrolünde başladı. Gayet suratsız bir memur pasaportlarımıza el koyup Interjet’le mi geldiniz dedi? Evet dedik ve bizi kenara ayırıp hiç bir açıklama yapmadan bir saat bekletti. Yine açıklama yapılmadan tekrar eden kontrollerle sınırı geçtik. Bu süreç yaklaşık 1,5 saat sürdü. Bu arada Küba’nın vizeli olduğunu sadece 240 TL ödeyerek ve ülkeye giriş tarihinizi bildirerek vize alabildiğinizi söyleyeyim. Hava alanında şoförümüz bizi karşılayıp kalacağımız eve getirdi. Evimizi Airbnb’den kiraladık. Temizlik sorunu olmasına rağmen tüm Küba’da olduğu gibi güvenlik sorunu yaşamadık.
Para dönüştürmek için ilk gece bir oteli kullandık çünkü havalimanındaki Cadeca’da bitmek bilmeyen bir sıra vardı. Ertesi gün Old Havana içerisindeki Cadeca ofisinden paramızı Cuc’a dönüştürdük. Cadeca bu konuda görevlendirilmiş banka olduğundan buraya uğramanız gerekiyor.
Bilmeyenler için Küba’da sadece turistlere özel CUC diye bir para birimi var ve 1 CUC yaklaşık 1 Euro’ya eşit. Yani meraklanmayın tatiliniz boyunca komünizm size hiç uğramayacak;)
Ülkenin 50’ler izleriyle dolu olması maalesef iyi bir tatil deneyimi için yeterli değil. Tur olmadan kendi gezinizi yapıyorsanız gerçekten çok hırpalanıyorsunuz ki, bu özellikle tatilde katlanır bir durum değil. Biz Evde Yokuz’un Küba notlarında bahsettiği gibi turla gelmek çok daha keyifli ve daha az yıpratıcı olabilir.
Bu kadar turistik bir noktada en sevdiğimiz aktivite de klasik araba turu oldu. Saatlik tur pazarlığa 40 Cuc’tan başlayan taksici abilerimiz 25 cuc’a indikten sonra 45. dakikada bizi başlangıç noktasına geri getirdi. Böyle ufak şeylerle uğraşmakla sürekli kazıklanmak arasında eşsiz bir detay daha. Neyse bu arabalarla gezip fotoğraflar çekmek yine de keyifliydi.
Old Havana sokaklarında gezerken sürekli “taksi” diye bağıran sürücülerden, menü uzatan garsonlardan, nedensiz para isteyenlerden fenalık geçirince kendimizi gerçek bir bankamatik olarak hissetmeye başladık.
Seyahatte sizi sürekli kazıklamaya çalışan insanlardan hoşlanıyorsanız Havana eşsiz bir seçim. Meksika sonrası hayal kırıklığı yaşadığımız ülkede kendimi hiç bahsedilen neşeli ve otantik bir halkın içerisinde hissedemedim.
Garsonların “Küba’da yaşam çok zor” diye zorla bahşiş istemesi, 25 cuc için anlaştığımız taksi şoförünün bizi havaalanına bırakırken bu yol 30 cuc aslında 30 cuc verin diye tutturması, Küba kahvesi almaya çalışırken kutuda Lavazza kahvesi satmaya çalışan dükkan sahibine kadar sayabileceğim sayısız kötü tecrübeden sonra ülkede komünizmin sadece ağızlarda olduğuna emin oldum. Bu sistemin adı serbest piyasa ekonomisi arkadaşlar. Daha da kötüsü pek çok ürün kara borsada. Tropik meyveler falan hayal ettiğiniz gibi ucuz değil.
Şu sokaklarda bahsettiğiniz çok mutlu Küba halkı tam olarak ne tarafta? Ben kendilerini göremedim. Benim gördüğüm sadece turist eğlendirmek için müzik yapanlar ve dans edenlerdi. Onlar da aynı şarkıları çalmaktan fenalık geçirmiş. Sanırım Latin Amerika’nın müzik ve dansı ne kadar sevdiğini ve bunun ekonomiyle değil kültürle alakalı olduğunu hiç duymadınız. Bunun turistik olmayan çok daha sıcak ve gerçek bir halini yaşamak isterseniz Meksika’yı önerebilirim. İnsanlar turistler için değil kendileri için sokaklarda eğleniyorlar ve ekonomik olarak da pek iyi durumda değiller. Neyse bu konuyla ilgili Meksika gezi notlarıma bakabilirsiniz.
Devrim Müzesi
İçerisinde tadilat olduğundan yarısı inşaat halinde olmasına rağmen bizi kimse uyarmadı ve 8 Cuc olan giriş ücretinden sonra devrim fotoğrafları sergisi gezmiş oldum. Ben gittiğimde dışı daha etkileyici olduğundan dışarıdan fotoğraf çektim.
Devrim Meydanı
Klasik araba turlarında sizi buraya getirip fotoğraf çekmeniz ve takılmanız için vakit veriyorlar. Şehrin dışında kaldığından bu şekilde ulaşmanız daha kolay. Yine etkileyici olmayan bir meydan:)
Atatürk Büstü
Havana’da Parque Cespedes‘de bulunan Atatürk büstünü görünce etkileneceğimi düşünmezdim ama ülkeden bu kadar uzakta böyle bir an yaşamak gerçekten güzeldi.
Havana’da Girdiğimiz Bazı Mekanlar
El Cafe
Sanırım tüm Küba gezisinde en sevdiğim en lezzetli mekan burasıydı. Ekmekleri ve servisleri gayet iyiydi. Kahvaltı için mutlaka öneririm.
El Floridita
20 yıl Küba’da yaşayan Ernest Hemingway’in daiquiri içtiği meşhur tarihi bar. Müzik güzel, çok turistik mekanda yine dünyanın en iyi daiquiri deneyimini yaşamayacaksınız ama mekan fena değil işte.
El Rum Rum
Mojito’ya doyacağız sandığımız Küba’da mojito fiyatları 2 cuc civarlarında gezse de çok kötü kokteyl yaptıkları gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Ucuz ama içtiğim en kötü kokteyller bu ülkedeydi. Burası da ambiyansı güzel kokteylleri kötü Havana barlarından biri daha. Koyduğunuz şekeri eritin bari sevgili Küba barları. Kıtır kıtır şekerli mojito, oh mis gibi valla.
La Bodeguita Del Medio
Ernest Hemingway burada da Mojito içermiş. İçeride hep canlı müzik var ve önü her daim kalabalık. Küba’dan alacağınız sanat eserlerinin hepsinde göreceğiniz ikonik mekanlardan.
Yardımcı olmak için önce bahşiş vermeniz gereken şehirde garsondan, müzisyene kadar herkes sürekli bahşiş isteyerek bizi öylesine boğdu ki Trinidad’a geçip daha küçük bir yerde vakit geçirmeye karar verdik.
Vizul terminali şehrin dışında olduğundan şehrin içinden giden otobüs ararken yarım günümüz daha heba oldu. Çünkü kimse bilgi vermeden araç kiralamaya çalışmaya ve yalan söylemeye devam etti. Sonunda Hotel Plaza lobisindeki Viajes firmasına ulaşıp kişi başı 27 cuc’a Trinidad biletlerimizi almayı başardık. İki kişi toplam 108 cuc’a 250 km ilerideki Trinidad’a 5 saatlik bir yolculuğa çıktık.Yolculuk çok keyifliydi. Klimalı ve yepyeni bir otobüsle köyler, şehirler, plajlar geçtik.
Trinidad Gezi Notları
Merkezde otobüsten inince evini kiralayan biri yanımıza gelip geceliği 15 CUC olan evinin fotoğraflarını gösterince peşine takılıp beğendiğimiz odayı tutuverdik.
Trinidad, Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Renkli sokaklarıyla hem çok fotojenik hem de Havana’ya göre çok daha bakımlı diyebilirim. Daha küçük bir yer olduğundan sürekli üzerinize atlayıp bir şeyler pazarlamaya çalışanlardan da kurtuluyorsunuz. Hediyelik dükkanlarını hem daha çeşitli hem daha ucuz buldum. Özellikle taşıyabiliyorsanız hasır çanta ve sepet gibi ürünler bize göre çok daha ucuz. 15-20 TL’ye hasır çantalar ve şapkalar alabiliyorsunuz.
Şehir içerisinde pek çok hediyelik eşya satan dükkan var. Bunların dışında birden fazla pazar yeri var ve bu pazarlar her gün açık.
Trinidad Mekanları
Genel olarak Havana’dan daha sevimli bulduğum mekanlardan girip çıktıklarımız şöyle:
Sol & Son
Şahane bahçesi, antika mobilyaları ve kristal takımlarıyla sizi içeri davete eden mekanda hem akşam üstü içki içtik hem de akşam yemek yedik. Biftek ve karides Küba’daki diğer mekanlara göre iyi olsa da yine de muhteşem değildi. Ambiyans, müzik grubu, çalışanlar sebebiyle burayı meşhur Müze restoranttan daha fazla beğendim.
Museo Restaurant
Trinidad’ın en ünlü restoranı. Yine kristaller ve büstlerle dolu gerçekten müze gibi bir mekan. İçerisi ne kadar büyüleyici olsa da yediğim en kötü salatayı burada yemiş olabilirim. Ayrıca Salsa öğretelim diye bizi dansa kaldıran dansçı arkadaşların sıkılmış halleri de pek keyif vermedi açıkçası. Fazla zorlama ve kasıntı bulduğum mekan yerine Son & Sol’u tercih ederim. Yemeklerde beklentiyi yükseltmeyip mekanın tadını çıkarmaya bakın.
La Casa De Musica
Plaza Mayor’daki merdivenlerde her gece buluşma var.Müzik hep devam ediyor ve meydandaki mekanlardan kokteylinizi alıp burada keyifli zaman geçirebilirsiniz. Akşam 8’den sonra kişi başı 1 cuc ödeyerek Casa De La Musica’da çıkan 3 grubu dinleyip turistleri ve Trinidad halkının salsa figürlerini izleyip “ ben de öğrenmeliyim” diye iç geçirebilirsiniz.
La Canchanchara
Trinidad’da bal üretimi yapılıyor. Dolayısıyla kendine özgü ballı bir kokteyli var ve ismi La Canchanchara. Güzel ve fresh bir kokteyl ve her mekanda bulunuyor. Ama kokteyle ismini veren mekana gidip canlı müzik eşliğinde içmezseniz olmaz. Mekandan bal ve rom da satın alabilirsiniz.
Taberna La Botija
Atıştıralım diye girip empanada ve bruscetta istedik. Servis te lezzet de gayet iyiydi. Yemeğe gelinirmiş bence.
Sonuç olarak küçük yerleri büyük şehirlere tercih ettiğimiz bir kez daha kanıtlandı. Trinidad bize kendimizi daha iyi hissettirdi. Vaktiniz olursa görmenizi tavsiye ederim.