Oldukça kısa bir süre kalmış olsak bile (1 gece 2 gün) Midilli gezi notlarımı buraya eklemek istedim. Çünkü kısa süre geçirmiş olsak da Midilli ile ilgili bazı önerilerim olacak. Ayrıca bu tatil boyunca ilk defa Snapchat’te de tatil hikayemi yayınlama fırsatı buldum ve sanırım bundan sonra özelliklerde gezilerde Snapchat kullanmaya devam edeceğim. (kullanıcı adım: tarzmeselesinet)
Midilli yani Lesbos’a vapurla geçmek için Ayvalık Limanı’na gitmemiz gerekiyor. Bu yüzden İzmir’de yataktan 4:30 gibi şahane bir saatte kalkıp kahveyle ayılmaya çalışıyoruz. Bu saatte yolculuğun en güzel tarafıysa özellikle trafiğiyle sizi çıldırtabilecek Çiğli-Aliağa yolunu hızlı ve huzurlu bir şekilde geçmek oluyor. Neyse Ayvalık’a arabayı parkedip 1.5 saat süren vapur yolculuğumuz başlıyor. OHAL kararı sebebiyle oldukça boş olduğundan gümrük işlemleri de kısa sürüyor ve Midilli merkezi Mitilini’ye iniş yapıyoruz.
İnternetten kiraladığımız arabayı almak için IGRA’ya gittiğimizde hemen herkesin Türkçe konuştuğunu görüyoruz. Yani aynı Sakız ve Samos adalarında olduğu gibi buraya gelmek için İngilizce bilmenize gerek yok. Tabelalar ve menüler zaten Türkçe. Merkezi gezmeyi ertesi güne bırakıp hemen arabayla kalacağımız Molyvos’a doğru yola çıkıyoruz. Ne kadar az zamanımız olsa da sahil yolundan giderek birkaç yerde durmayı planlamıştık. Oldukça virajlı ve dar yollardan geçsek de yol zeytin ağaçları ve küçük yerleşim merkezleriyle dolu. Biz denize girmedik ama yol boyunca denize girebileceğiniz plajlar da mevcut.
Skala Skamnias
Yunan radyosu eşliğinde Skala Skaminas’da bir yemek molası veriyoruz. Burayı tam olarak şöyle tarif edebiliriz: Küçücük, fıçıcık içi dolu turşucuk.
Küçük bir liman etrafına dağılmış restoran, otel ve evlerin hepsi birbirinden şirin. Aynı kendisi gibi küçük bir kilisesi var. Burada bira, patates ve salata molası verdiğimizden mekan önerisi vermiyorum ama en azından bir mola için buraya mutlaka uğrayın bence.
Molyvos
İnternette yaptığımız araştırmalar sonucu kalmayı tercih ettiğimiz Molyvos’a ise sanırım aşık oldum <3 Bu arada Yunanlılar’da Molyvos dese de buranın haritadaki adı Mithymna. En tepesinde muhteşem bir kaleyle sizi karşılayan Molyvos, bu kale etrafındaki birbirinden sevimli taş evleriyle büyüleyici görünüyor. Yükseklik denizden itibaren çok hızlı yükseldiğinden aşağıdan bakınca neredeyse tüm evleri görebiliyorsunuz.
Sokak araları, dükkanlar, mekanlar o kadar keyifli ki ben burada en az iki gün kalmak isterdim. Molyvos’ta Nadia’s Apartments’da vardığımızda siestası yarıda kalan Nadia, size esneyerek anahtarı verip yatmaya gidiyor. Plaj için de Petra’ya gitmemizi öneriyor. (Ah Nadia Ah) İnternet araştırmalarımda da nedense deniz önerileri hep Petra’dan yanaydı ama ben burayı sevemedim. Taşlık ve dalgalı Petra sahili yerine Molyvos’un küçük plajlarında kalsaydık keşke dedik sonradan. Petra plajında tesisler de var ama isterseniz havlunuzu serip takılabileceğiniz çok uzun bir sahil.
Güneşin denizin ortasından batmaya başladığını görünce hemen Molyvos Kalesi’ne çıkıyoruz. 40 derecelerde seyreden sıcaklıklar yüzünden kaleyi gezmeye pek heveslenmedik ama gezmek isteyenler için 15:30’a kadar açık. Biz kalenin açık olan avlusunda ve etrafında kısa bir tur atıp Molyvos’a yukarıdan baktık. Manzara buradan muhteşemdi. Ayrıca burada gün batımında akustik müzik yapan bir mekanda var. Ortam da hiç fena değildi bence.
Yunan Adaları’nda tatil yapmanın en güzel tarafı kesinlikle deniz ürünleri. Gerçi Yunan Adaları’nı öven veya beğenen turistlere nedense bizim işletmecilerimiz saldırmayı tercih ediyorlar ama mezesinden deniz ürünlerine kadar her şey bizdekinden daha taze, daha lezzetli ve daha ucuza geliyor. Molyvos’ta akşam yemeği için tercihimiz The Octapus oldu. Bu tercihi hiç bir öneri almadan tamamen atmosfere ve hafif göz ucuyla dikizlediğimiz tabaklara göre verdik. Çünkü zaman zaman önerilere göz atma olayı sıkıcı ve yorucu olabiliyor.
Neyse Octapus’ta sevdiklerim: ahtapot ızgara, kabak çiçeği kızartması, yunan salatası, imam bayıldı. Kalamar tava ise bu sefer sınıfta kalıyor. Uzo olarak bu sefer çok ünlü olmasına rağmen şimdiye kadar tercih etmediğimiz mavi Barbayanni soframıza tefriş ediyor. %46 alkol oranıyla göz korkutsa da içimi gerçekten çok yumuşak. Molyvos Liman’daki Octapus’un güleryüzlü personeli de bizden tam not alıyor. Bu arada meze porsiyonları öyle bizdeki gibi tadımlık değil uyarayım. İstediğiniz mezeleri 4 kişilik gibi düşünebilirsiniz bence. Biz masanın yarısını kedilere yedirmek zorunda kaldık:)
Sabah 4:30’da başlayan yorucu ama çok dolu bir günü geride bırakıyoruz. Ertesi gün kahvaltı için Molyvos sokaklarında turlayıp fotoğraf çekiyoruz. Ama kiralık arabamızı teslim etmek için dönmek zorundayız. Mitilini’de 14:00 ile 17:30 arası siesta sebebiyle kapalıyız. Hava da çok sıcak. Hızlı bir tur sonrası tek yapabildiğimiz yemek ve kahve keyfi yapmak. Merkezde özel bir önerim yok ama sıcakta vapur beklerken yakındaki plaja gitmek bence en iyisi. (Hayır, biz gitmedik:( )