İtalya’ya gittiğimde mutlaka görmek istediğim bölgelerden birindeyim: Toskana. Toskana’nın merkezi Floransa. Floransa dışında iki ünlü şehrinde daha gezme fırsatı bulduk. Ama en önemlisi yemyeşil bir doğanın içerisinde seyahat edip şarap bağları arasından geçtik ve bağ evlerinde yaşamanın ne kadar keyifli olabileceğiyle ilgili hayeller kurduk. Toskana’da sizi Ortaçağ kasabaları ve uçsuz bucaksız yeşiller bekliyor olacak. En güzeli ise ucuzundan pahalısına farklı lezzetleri barındıran Toskana şarabının tadına bakmaktı.
Floransa
İtalyan rönesansının başkentinde sanat dolu bir tur atmanız garanti. Leonardo da Vinci ve Michelangelo gibi iki ünlü ismin doğduğu şehir olan Floransa’da açık hava müzesinde turlamaktan ihtişamlı Duomo Katedrali’ni ziyaret etmeye geçebilirsiniz.
Biz şehrin kalabalığından kaçmak için Ponte Vecchio’dan karşı kıyıya geçip Giardino Bardini Rönesans Bahçeleri’ni gezebilirsiniz.
Ancak mutlaka yapmanız gereken şey Piazzale Michelangelo’ya çıkıp Floransa şehrini yukarıdan seyretmek. Bu gezinin en keyifli anı hemen meydanın altındaki gül bahçelerinde soluklanmak olacak.
Floransa’da mutlaka yemeniz gereken şey Floransa usulü biftek. Aslında t-bone olarak bildiğimiz biftek, hayvancılıkta iddialı olan Floransa’da oldukça lezzetli. Duomu çevresindeki ara sokaklardan dalınca bulabileceğiniz lokantalarda özel hazırlanmış menüler bulabilirsiniz. Sanırım yarım kiloya yakın bir biftek geleceğini de sakın unutmayın;)
Şehri turlayıp kahve molası verdiğimiz mekan ise yine tarihin izlerini taşıyan ünlü bir cafe. Gilli, 1733’den beri hizmet veren çok şık bir cafe. İçerisi dönemin ihtişamını yansıtan detaylarla dolu. Burada bizi asıl ilgilendiren şey ise muhteşem bir tiramisu yemek. Piazza della Repubblica’da oturup meydanı izlerken şahane bir tatlı yemek hakkımız değil mi yani?
Siena
Film setinden farksız bir kent Siena. Ortaçağ’dan kalan yapıların böylesine korunuyor olması zaten yeterince büyüleyiciyken içine girmek için yanıp tutuştuğum Duomo Katedrali ise tek kelimeyle gotik.
Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Siena’nın sokaklarında binlerce fotoğraf çekebileceğinize bahse girerim. Dükkanlardan tabelalara kadar her detayından tarih akan bu muhteşem şehirde 1240’da kurulan Siena Üniversitesi bile hala aynı binada eğitim vermeyi sürdürüyor.
Siena tekrar görmek istediğim şehirler listesine ilk andan itibaren girdi. Kim bilir belki de meşhur Palio yarışlarını izlemeye gidip gerçek bir Ortaçağ anısı yakalama şansım olur. Siena şehir surlarından geçtiğiniz anda başka bir döneme de geçmeye hazırlıklı olun.
Sokaklarda gezmek yeterince keyifi ama yorulunca Piazza Del Campo’da bir kahve keyfi yapmak gerekiyor. Bizim tercihimiz yine tarihi eskilere dayanan bir kafe olan Nannini.
Kahve ve tatlılar arasında kaybolma dakikalarından sonra muhteşem porselen dükkanlarına sadece bakmak:(
Toskana bölgesine özgü şarapların yanı sıra bisküviler almak için şahane bir duraktasınız. Ayrıca buradan alacağınız pek çok şeyi başka bir yerde bulma şansınız olmayacak. Ben Cantucci, Ricciarelli ve Cavalluci isimli bisküvilerden aldıktan sonra ve camdan yapılmış küçük bir kolye ucuyla Siena gezimi tamamlıyorum. Eski duvarlardan, kapılardan, ferforjelerden ayrılmak zor olsa da dönmek zorundayım.
San Gimignano
Madem Ortaçağ’dan bahsettik kuleleriyle ünlü bir kasabayla devam edelim. Yine surlarla çevrilmiş bir Ortaçağ Kasabası’ndan içeri geçiyoruz ve tarihler bir anda değişiyor sanki. Turistleri, arabaları ve hediyelik satan dükkanları sildiğiniz anda 12. yüzyıla dönebilirsiniz.
Şehrin kulelerinin arkasına yatan hikaye oldukça komik aslında. Birbirine gösteriş yapma yarışına giren komşuların inşa ettiği kulelerden 14 tanesi günümüze kadar korunmuş durumda. Küçük bir kasabada gezerken Toskana bölgesine tepeden bakma şansını yakalıyorsunuz.
Kasaba’nın şarküterilerinden içeri girdiğinizde bölgede üretilen şaraplardan ve peynirlerden bulabiliyorsunuz. Şarküterilerin girişlerinde asılı olan doldurulmuş domuz kafaları beni rahatsız etse de San Gimignano’ya çok yakışmış. İşkence Müzeleri ise yine buraya has duraklardan.
Burası güzel butikleri ve yine kendine has hediyelik eşya dükkanlarıyla büyük şehirlere göre daha zevkli şeyler bulabileceğiniz duraklardan. Ama burayı aklımıza kazımayı başaran detay yine midemizden geçiyor.
Dünyanın en iyi dondurması bu kasabada satılıyor. Yani adamlar ödülü almış ama boşuna almamış. İtalya’da dondurma hep güzeldi ama böylesini hiç yemedim. İmkan olsa gider bir daha bir daha yerim yani. Unutmadan ismini not edelim: Gelateria Dondoli
Toskana’da gezmek için en iyi yol araba kiralamak. Çünkü otobüs veya araba dışında ulaşamayacağınız pek çok kasabayla dolu burası. Her köşesi ise tarihin izleriyle ve birbirinden güzel bağ evleriyle dolu. Toskana’da yeniden turlamak ümidiyle…